Üretimin yeni rotası

Tülin Yalman 17 Eki 2025

Tülin Yalman
Tüm Yazıları
Geçen hafta biterken okuduğum bir haber oldukça üzmüştü beni. Gerçi yıllardır bilinen bir durum ama son dönemde sık olması bir kez daha gündemi hareketlendi bu haber aslında.

Artan maliyetler karşısın da tekstil sektörünün çok önemli bir üreticisi Türkiye de üretimlerine son verdiklerini, bundan sonra üretimlerine Mısır da devam edeceklerini açıkladı.

Ve ne yazık ki bu kadar ile de 1500 kişi işsiz kaldı.

Yurtdışında sık karşılaştığım bir durum bu aslında.

Özellikle Afrika da fazlasıyla Türk yatırımcı faaliyetlerini yıllardır oralarda yürütüyor.

Tekstil sektöründe yaşanılan krizler bitmek bilmiyor bugünlerde…

Bu hafta da yine tekstil sektörünün duayeni kabul edilen Abdullah Kığılı yaptığı açıklama ile acı gerçekleri bir çırpıda özetledi.

Hatta süre verdi 6 ay az dayanırız bu gidişle üretim tamamen durur 6 ay sonrasına dedi.

Türkiye’yi hazır giyimde bekleyen bu tehlike giderek büyürken sektörün önemli oyuncuları bu felaket tablosuna şimdiden kendilerini hazırlamaya başladı bile.

Hazır giyim sektörü son dönemde iflaslarla, konkordato ile gündemde sık sık...

Ekonomide yaşanılan durgunluk, artan maliyetler üretimin Türkiye dışına kaymasındaki en önemli unsurların başında.

Kığılı sözlerini şöyle devam ettirdi: “Maliyetleri kontrol etmeliyiz.”

Ne demek peki maliyetlerin kontrol edilmesi?

Dünyada bu krizler nasıl yönetiliyor?

Tekstil sektörü, emek verilen yoğun ve hammadde fiyatlarındaki dalgalanmalara açık olması nedeniyle maliyet yönetiminin en kritik olduğu alanlardan.

Maliyetlerin kontrol altında tutulması, kârlılığın korunması kadar uluslararası rekabet gücünün de devamı için hayati önem taşımakta.

Enerji ve işgücü maliyetlerinin izlenmesi çok önemli.

Zira enerji maliyetleri tekstil sektöründe toplam maliyetlerin yüzde 15-20 sini oluşturuyor.

Enerji verimli makinelerin kullanımı, ısı geri kazanım sistemleri ve otomasyon, üretim maliyetini ciddi oranda düşürür.

İş gücünde usta ve eğitimli çalışanlar üretim hatalarını en aza indirgemede önemli faktörlerdir her zaman.

Akıllı üretim sistemleri, robotik taşıyıcılar ve sensör tabanlı izleme sistemleri sayesinde üretim hatları anlık olarak kontrol edilebilir.

Böylece hata payı azalır, “fire oranı” düşer, kalite standardı sabit tutulabilir.

Üretimin yurtdışına kaydırılmasında ki avantajlar, dezavantajlar ne dersek de:

İlk bakıldığında düşük işçilik maliyeti ve enerji kullanımı ilk göze çarpanlardan.

Mısır, güney asya gibi ülkelerde özellikle sadece Türkiye değil dünya tekstil sektörünün de üretimlerini yaptıkları yerlerin başında yıllardan beri.

Mesela bu ülkelerde işçilik çok düşük, Türkiye’nin yüzde 50-60 altında rakamlar.

Ben bizzat Kamboçya da Phnom Pehn de Kığılı’nın gömlek fabrikasına gitmiş oradaki üretimi görmüştüm yerinde.

Düşük maliyetler ile kaliteli üretim.

Bu tezat durum bu tür işçiliğin, üretim maliyetlerinin ucuz olduğu ülkelerde çok da güzel yapılabiliyor.

Fabrika içinde boş bir alan işçiler için konaklamaya ayrılmış ve orada kalan işçiler ki Bangladeş gibi ülkelerden en ucuz işçiler toplu olarak alınabiliyormuş o zaman öğrenmiştim.

Üretim oralarda tamamlandıktan sonrası zaten devreye Serbest ticaret anlaşmaları, düşük kurum vergisi oranları veya gümrük muafiyetleri üretici için önemli avantajları giriyor.

Ayrıca Afrika, Asya ve Doğu Avrupa ülkelerinde üretim üsleri kurmak, bölgesel pazarlara daha yakın olmayı sağlıyor ve lojistik sürelerini kısaltıyor, yerel pazarlara erişimi kolaylaştırıyor.

En büyük dezavantajı ne dersek de ilk başta istihdam ve ekonomik etki göze çarpıyor.

Üretimin dışa kayması Türkiye’deki istihdamı azaltıyor, işsizliğin artması da yan sanayiyi olumsuz etkiliyor.

Bu olumsuz rüzgarlar özellikle tekstil gibi ekonominin ana lokomotifi olan sektörün yara almasına sebep olmasının önlenebilir noktalarının masaya yatırılması ne derece bir çare olur bilinmez...

Ama çığlık büyük atılıyor gerçekten sektörden…

Önemli olan bu çığlığın duyulmasından çok çözümsel dengelerin bir an önce olumlu sonuçla buluşturulması…

Türkiye tekstil sektörü, pandemi sonrası hızla toparlanan küresel talep, enerji fiyatlarındaki artış ve değişen tüketici alışkanlıklarıyla birlikte yeni bir dönemin eşiğinde.

Sektör bir yandan üretim maliyetlerini kontrol altında tutmaya çalışırken, diğer yandan uluslararası rekabet gücünü koruyabilmek adına üretim coğrafyasını yeniden şekillendiriyor.

Böylelikle de işte üretimin yeni ortası oluşabiliyor.