İsrail Fransa'nın holokost suçunu unuttu mu?

Avni Özgürel 16 Şub 2025

Avni Özgürel
Tüm Yazıları
Fransız devleti ve demiryolu şirketi Yahudilerin toplama kamplarına sevkinde rol oynamak suçundan mahkûm oldu, tazminat ödemesine karar verildi. Demiryolları hakkında daha önce de benzer kararlar çıkmış, 'Alman işgali altında talimatları uygulamak dışında seçenekleri olmadığı' savunmasıyla kararı bozdurmuşlardı. Ancak bu defa durum farklı. Zira Fransa ilk defa 'İnsanlığa karşı suça ortaklık' gerekçesiyle mahkûm oldu.

Şurası açık ki, 16. yüzyıldan itibaren 19’ncu yüzyıla kadar Fransa bizim kültür kutbumuzdu… Fransızca bilmeyen devlet adamımız neredeyse yok gibidir. Bu dönemde İstanbul’da başı sıkışan her aydının kapağı Paris’e atması adetten sayılırdı. Aynı şekilde basın tarihimizde iz bırakmış pek çok yayının geçmişinde de Fransa günleri vardır. Bundan dolayıdır ki, Türkiye hükümran olduğu topraklarda neredeyse sömürge ülkeleri kadar Fransız mektebinin açılmasından rahatsızlık duymadı; hatta Fransızca eğitim veren okullar açılmasına devlet öncülük etti.

Öte yandan zaman zaman gerilim ve çatışma yaşamış olsak da, Osmanlı Devleti, Avrupa’da tek partner olarak Fransa’yı tanıdı. Bunun pek çok kanıtı var. Humbaracı Ahmed Paşa olarak bildiğimiz Fransız subayı Comte de Bonneval’e emanet edilen sadece Osmanlı ordusunun ıslahı projesi değil, Osmanlı’nın tüm dış ilişkileridir…

Osmanlı İmparatorluğu’nun çözüldüğü, Ortadoğu’nun stratejik konumunun belirginleştiği süreçte Fransa’nın ‘pasta’dan pay kapma telaşına düşmesinde şaşılacak bir şey yoktu. Diğer devletler gibi onun da gerekçe arayıp Ermeni halkına yaslanmasına ‘Fransa’nın ulusal çıkarı’ diye bakabiliriz…

O koşullarda Rumların ve Arapların gözünde Londra, Ermenilerin gözünde Paris tek melce, tek karargah halindeydi.

Osmanlı toprakları işgal edilirken İngiltere Rumları ve Arapları, Fransa Ermenileri kullandı. Yunanistan’ı Batı Anadolu’ya çıkaran Atina’nın dizginlenemez hayal gücünden öte İngiltere’nin arzusudur. Araplarda belli belirsiz bağımsızlık düşüncesini talep haline getiren de Londra’nın Ortadoğu’yu kontrol altına alma kararıdır.

El’hak savaşın sonunda İngiltere işbirliği yaptığı Arap kabilelerini ortada bırakmadı… Londra’nın Arap liderleri kandırdığı tezi külliyen yalandır. Ortaya çıkan sonuç Arap halkının talebiyle mutabık mıdır derseniz, kuşkusuz değildir; ama Araplar adına pazarlık yapan kabile şeflerinin talebi bundan bir adım öte değildir.

Fransa ise Ermenileri hem kandırdı hem ortalıkta bıraktı… Paris’in güney ve güneydoğu Anadolu’yu üzerlerinde Fransız üniformasıyla işgal ettirdiği Ermenilerin önüne koyduğu hayal Ermenistan’dı. Olmadı. Fransa bu derleme gücün artıklarını Lübnan’a çekerken Ankara’yla anlaştı, Anadolu’ya getirdiği silah ve mühimmatı da bırakıp gitti. Marsilya’da yer tutmuş olan Ermeni kolonisi o dönemde Lübnan’dan göç etmesine izin verilenlerdir.

Bu Fransa tarihinin Türkler ve Ermenilerle ilgili yüzü… Ama Paris’in sicilindeki tek ‘satış’ da bu değil. 2. Dünya Savaşı’nın başlangıcında Fransa’nın Çekoslovakya’yı Südet’in Almanya’ya ait olduğu tezinin savunmasını üstlenip bölgeyi Nazi ordularına terk etmesi için baskıladığından söz etmiyorum.. O ayrı bahis. Söylediğim Fransa’nın soykırım suçu işlediğinin mahkeme kararıyla sabit oluşu…

HOLOKOST VE FRANSA

2. Dünya Savaşı’nda yenilgi sonrası Mareşal Petain’in başkanlığındaki Fransa’nın Yahudi soykırımına doğrudan iştirak ettiği, en az 500 bin Yahudi’yi ulusal demiryollarıyla ölüm kamplarına taşıdığı tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık.

Bütün kaynaklar Nazi ordularının işgaline uğramış hiçbir ülkede Yahudi asıllı insanların belirlenmesinin Fransa’daki kadar kolay olmadığında müttefik… 

Yakın zamana kadar Fransa’nın soykırım suçuna iştiraki kısmen bilgi kısmen rivayete dayalıydı. Zira o döneme ilişkin Fransız arşivi her türlü araştırmaya kapatılmıştı. Ama 1992’de Kurt Werner Schaechter adında bir Avusturyalı gizli yollardan 12 bin belgeyi ele geçirip yayınlayınca Fransa’nın ‘soykırımdan müşteki olmadığı’ Almanların Musevileri belirlemesine yardım ettiği, hatta Yahudilerin ölüm kamplarına taşınmasını ulusal demiryollarının üstlenmesi dolayısıyla bu işten para kazandığı belgelendi. Schaechter’in açıkladığı belgeler arasında 8 Ağustos 1942 tarihli anlaşma Alman ve Fransız yetkililer arasında ‘Yahudi toplama’ konusunda görev paylaşımı yapıldığını gösteriyor. 

Ve sonuç: Fransız devleti ve demiryolu şirketi Yahudilerin toplama kamplarına sevkinde rol oynamak suçundan mahkûm oldu, tazminat ödemesine karar verildi. Demiryolları hakkında daha önce de benzer kararlar çıkmış ‘Alman işgali altında talimatları uygulamak dışında seçenekleri olmadığı’ savunmasıyla kararı bozdurmuşlardı. Ancak bu defa durum farklı. Zira Fransa ilk defa ‘İnsanlığa karşı suça ortaklık’ gerekçesiyle mahkum oldu.