Küresel dengeler

Tülin Yalman 18 Tem 2025

Tülin Yalman
Tüm Yazıları
Özellikle son yıllarda dünya ticareti, sadece ekonomik dengelerden değil, jeopolitik fırtınalardan da fazlasıyla nasibini alıyor.

Küresel ticareti etkileyen başlıca faktörler pandemi, enerji krizleri ve ekonomik oluşabilecek çok faktörlü korkular olmakla beraber savaş hepsinin önüne bir anda geçti de diyebiliriz. 

Ancak Ukrayna-Rusya savaşı ile beraber dünyanın gündemine oturan yeni kriz başlığı yukarıda da belirttiğim gibi savaş faktörü oldu ve savaşların olumsuz etkileri de en başta elbette ülke ekonomilerinde ciddi zararlar vermeye başlamasıyla oluyor hatta olmaya basladı demekten de öte. 

Dünya ekonomisi savaşları kaldıracak durumda olmadığının sinyallerini vermeye başladı artık. 

Hemen yanıbaşımızda bitmeyen savaşlar, güç dengesini zorlayıcı hamleler dünyayı endişeye sürüklemeye hızla devam ediyor.

Ve savaştaki her yapılan atılım da piyasaları aşırı derece de sallamaya çoktan başladı bile. 

Şimdi zihinlerde ki tek bir soru var. 

Elbette ki Küresel ticaret tehdit altımda mı?

Cevap aşırı derece de net; tehdit altında.

Savaş ortamının bitmesiyle ticari anlaşmalar yeniden şekillenecektir elbette.

Ama bu bir teselli ötesi durumlardan sadece bir tanesi. 

Hepsi birbirine bağlı aslında bakıldığında.

Mesela petrol fiyatlarında yaşanan her dalgalanma, global lojistik maliyetlerine ve enerji fiyatlarına doğrudan yansımış durumda. 

Lübnan, Suriye ve İsrail açıklarında bekleyen büyük doğalgaz potansiyelinin güvenlik riskiyle karşı karşıya kalması, enerji arz güvenliği endişelerini büyüttü.

Bölgedeki devam eden savaş yüzüne... 

Zincir bitmeden büyüyor bakıldığında... 

Çünkü savaş sadece savaşan ülkeleri değil, dünya ekonomisinin tamamını sarsıyor.

Bugün Avrupa için enerji güvenliği sorunu, Asya için tedarik zinciri krizi, Afrika için ise gıda ve ham madde sıkıntısı anlamına geliyor.

Buna bağlı olarak ulaştırma ve lojistik maliyetlerindeki artış, global ticaretin ana damarlarını fazlasıyla tıkıyor.

Diğer taraftan gıda fiyatlarındaki yükseliş, küresel gıda güvenliğini de fazlasıyla tehdit ediyor.

Tüm bu olumsuz durumlar karşısında da küresel ticaretin özellikle savaş dönemlerinde yön değiştirmesi faktörü giriyor devreye. 

Özellikle direnilerek yapılan yaptırımlar alternatif ticaret çeşitliliğininde ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. 

Türkiye, içinde bulunduğu jeopolitik konum sebebi ile her dönem hem risk hem fırsat ülkesi konumunda. 

Tıpkı Çin, Hindistan gibi güçlü Asya oyuncuları ile aynı durumda konum itibarıyla. 

Orta doğu küresel enerji kaynaklarının da kalbi olmakla beraber ticaretin de kalbi durumunda. 

İsrail’in bu hafta başı Suriye’ye saldırmasıyla beraber bölgede denklemler yeniden kurulmaya başladı diyebiliriz.

Amerika şu an için izleyici durumunda .Kendi elini güçlendirme hesaplarında bölgede. 

Hindistan, Rusya, Çin, İran gibi bölgenin önemli aktörleri kendi para birimleri üzerinden yeni ticari rotalar oluşturarak sadece enerji piyasasında değil dolara karşı da bir meydan okuma olarak da algılanıyor ekonomi çevrelerinde... 

Herşeyde olduğu gibi savaşın da bedelleri var ve sanılanın aksine fazlasıyla ağır bu bedeller. 

Bu bedeller ile gıda başta olmak üzere enerji, lojistik, sağlık gibi bir çok sektör yoğun ve yıpratıcı bir etkileşimler yaşıyor. 

Savaşların aslında sadece meydanlarda değil ana yaşamsal kaynaklarda olduğunu küresel ticaretin olumsuz etkileşiminden de kolaylıkla görebiliyoruz aslında. 

Savaşların gölgesinde ticarette yeni alternatif çözümler üretilirken aslında farkında olmadan küresel ticaretinde ortak kurtuluş rotası da oluşturuluyor diyebiliriz aslında. 

Kim ne kazanır kaybeder hesapları ticaretin kalbi olan bu coğrafyada fazlasıyla önemli ve dünya ın gözü önünde her bir ticari adım, oluşabilen ticari yaptırımlar sadece bölge için değil tüm dünya için fazlayla önemli ve etkili.

O sebeple her savaş hamlesi ardından fazlasıyla küresel kayıpları önlemek üzere hızlı hesap yapabilme, hızlı karar alabilme yaptırımlarını da getiriyor peşinden…