İsrail, Türkiye'nin bekası ve Kuzey Irak seçimleri

Faruk Aktaş 07 Eki 2024

Faruk Aktaş
Tüm Yazıları
Hamas'ın 7 Ekim saldırıları ve İsrail'in bunu fırsat bilerek Filistin'e yönelik başlattığı işgal ve soykırım saldırılarının üzerinden bir yıl geçti.

Bu bir yıl içerisinde büyük kısmı işgal edilen Filistin toprakları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda dile getirdiği gibi dünyanın en büyük çocuk ve kadın mezarlığına dönüştü. 

Büyük kısmı çocuk ve kadınlardan oluşan 42 binden fazla Filistinli yaşamını yitirirken 2 milyonu aşkın insan yerlerinden yurtlarından kopartılarak kocaman bir bilinmezliğe sürüklendi. 

İsrail’in, Filistin’den sonra geçtiğimiz ay silahlarının namlularını Lübnan’a çevirmesiyle birlikte bölgesel savaş endişeleri üst seviyeye çıktı. 

İsrail’in bir sonraki hedefinin ne olacağı tartışmaları yapılırken Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM’nin yeni dönem açılışında yaptığı konuşmada Erdoğan, "Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır" dedi.

Erdoğan’ın bu sözleri İsrail’in Türkiye için ne tür bir tehdit oluşturduğuna dair tartışmaları da beraberinde getirdi. 

Kuşkusuz Netanyahu kabinesi içinde Filistin’den Lübnan’a, Lübnan’dan Suriye’ye, Suriye’den Anadolu topraklarına kadar geniş bir coğrafyayı işgal etme hezeyanı içinde olanların olması mümkünse de bugün için İsrail’in böyle bir hedefinin olduğunu söylemek zor. 

Böyle bir hedefleri olsa bile bunu gerçekleştirmeleri imkânsız.

Ancak bu gerçeklik, Erdoğan’ın dile getirdiği İsrail saldırganlığının Türkiye’nin bekası için ciddi bir tehdit oluşturduğu söyleminin yersiz olduğu anlamına gelmez. 

İsrail’in, Filistin’i işgal ve soykırım girişimlerine yönelik en sert tepkiyi gösteren ülke olan Türkiye’nin canını acıtmak için her türlü yola başvuracağına kuşku yok. 

Bunlar arasında Türkiye’nin bekasını ilgilendiren en önemli konu ise güney sınırlarımızda uzun süredir hayata geçirilmeye çalışılan ve bir sonraki aşamasının ülkemiz topraklarının bir kısmını da kapsaması hedeflenen PKK himayesinde bir terör devleti kurma girişimleri. 

Başta ABD ve Fransa olmak üzere birçok batılı güç tarafından desteklenen bu terör devleti girişimine İsrail’in de desteğini arttırdığı görünüyor. 

Türkiye’nin terörle mücadelesine karşı Netanyahu kabinesinin sık sık yaptığı PKK’yı destekleyen açıklamaların yanı sıra, kuruluş dönemlerinde uzun yıllar bazı Filistin kurtuluş örgütlerinin denetimindeki bölgelerde varlığını sürdüren PKK’nın yayın organlarında son dönemlerde giderek artan şekilde İsrail’i destekleyen haber ve yazılara yer verilmesi de İsrail ile terör örgütü arasındaki ilişkinin üst seviyelere çıktığının işaretleri.

Burada şunu özellikle belirtmek gerek.

Ne ABD ve Fransa’nın desteği ne de İsrail’in desteğini en üst seviyeye çıkarması, Suriye’de PKK/PYD/YPG menşeli bir terör devleti kurulumuna yetmez.

Kurulsa da uzun süre yaşamaz.

Hali hazırda yine bu güçlerin desteğiyle kurulmuş otonom yapıların can çekiştiği de ortada. 

Ancak daha önce birçok kez dile getirmeye çalıştığımız gibi Suriye’deki bu otonom yapıların Kuzey Irak’taki federal bölgeyle birleştirilmesi halinde bunun Türkiye’nin bekasını çok ciddi şekilde tehdit edebileceğinin altını çizmek gerek. 

Bu konuda iki hafta sonra Kuzey Irak’ta yapılacak parlamento seçimlerine dikkat çekmekte büyük yarar var. 

Sözünü ettiğimiz güçlerin tümünün gözlerini bu seçimlere diktiğini ve bu seçimlerden söz konusu planlarını hayata geçirebilecek bir neticenin çıkması için her türlü çaba içinde olduğunu belirtmeliyiz.

Daha önce birçok kez dile getirdiğimiz bu planı bir kez daha altını çizerek gündeme getirmek gerek.

Malum, Kuzey Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başında Ankara’nın güçlü şekilde desteklediği Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olmaya gayret gösteren Barzanilerin yönetimindeki KDP var. 

İkinci büyük parti ise özellikle son iki yıldan bu yana Türkiye’ye karşı hasmane yaklaşımlarını en üst seviyeye çıkaran, terör örgütü PKK ile yakın işbirliği içinde olan Talabanilerin partisi KYB.

Bu partinin başında olan Bafıl Talabani, geçtiğimiz günlerde yapılan PYD kongresine gönderdiği destek açıklamasında Kuzey Irak’ta iktidara gelmeleri halinde PKK/PYD ile işbirliğini en üst düzeye çıkaracaklarının mesajını verdi. 

20 Ekim’de yapılacak seçimlerden KYB’nin birinci parti çıkarak yönetimi ele geçirmesi halinde bu federal bölgenin Kuzey Suriye’deki otonom yapılarla birleştirilmesi, bu bölgenin ABD, Fransa ve İsrail’in desteğiyle bağımsızlığını ilan etmesi ve bu yapının söz konusu güçlerin denetimi ve koruması altında uluslararası bir statüye kavuşturulması hedefleniyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dikkat çektiği İsrail saldırılarının Türkiye’nin bekasını ciddi bir şekilde ilgilendiren böyle bir boyutu söz konusu. 

Hem de orta veya uzak tehdit değil.

Zamanlama olarak da yakınlık olarak da burnumuzun dibinde.