Bir tost ile bir tabldot arasındaki derin uçurum
Kaan Özbek
Tüm Yazıları
Ey millet, ey gariban halkım! Bir yanda cüzdanlarımız ağlıyor, diğer yanda bazıları tabiri caiz ise altın kaşıkla yemek yiyor!
Evet, yanlış duymadınız.
Bizim çocuklarımız okul kantinlerinde 50 liraya tost yerken, milletvekillerimiz 42 liraya etli yemek keyfi yapıyor.
Nasıl ama masal gibi değil mi?
Kimileri için mutlu son, kimileri için ise maalesef acıklı bir masal üstelik!
Şimdi düşünün bir kere; bir yandan çocuklarımızın geleceği için endişelenirken, diğer yandan ülkenin yönetici kadrosunun midesi güllük gülistanlık.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Okul kantinlerindeki fiyatlar öyle bir yükselmiş ki, tost almak artık lüks sayılıyor.
Çocuklarımızın beslenmesi için veliler cebini zorlarken, milletvekillerinin keyfi tıkırında.
Hani derler ya, "Bal gibi yaşarlar, bal gibi konuşurlar." işte tam da bu durumun bir örneği… Milletvekillerinin maaşları dudak uçuklatırken, çocuklarımızın karnı gurulduyor. Bu durum karşısında insanın içinden "Acaba milletvekilleri, çocukların karnını doyurmak yerine kendi midelerini mi doyurmak için seçiliyor?" diye sorası geliyor.
Şaka bir yana, bu durum ülkemizin acı bir gerçeğini ortaya koyuyor.
Bir yandan zenginler daha zengin olurken, diğer yandan yoksullar daha da yoksullaşıyor.
Bu eşitsizlik karşısında artık sessiz kalmamak gerek.
Mustafa Kemal Atatürk’e sorulan o tarihsel soruyu anımsayalım:
“Paşam vekil maaşları ne olsun?”
Cevap: Öğretmen maaşlarını geçmesin…
Çocuklarımızın geleceği için mücadele etmeli, onların sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için gerekli adımların atılmasını sağlamalıyız.
Bu yazıyı okuyan milletvekillerine sesleniyorum: Lütfen bir an durup düşünün. Sizler halka hizmet etmek için seçilmiş kişilersiniz. Halkın sorunlarıyla ilgilenmek, onların yaşam koşullarını iyileştirmek sizin görevinizdir. Çocuklarımızın açlıkla mücadele ettiği bir ülkede, lüks içinde yaşamak size yakışıyor mu?
Sonuç olarak, okul kantinlerindeki fiyatlar ve TBMM lokantasındaki fiyatlar arasındaki uçurum, ülkemizin ne kadar eşitsiz bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Bu durumun düzeltilmesi için acilen harekete geçilmelidir. Aksi takdirde, gelecek nesillerimiz bu eşitsizliğin yükünü taşımak zorunda kalacaklardır.
* * *
Bir hikâye ile bitirelim:
Fransa’da yaşlı bir adam Paris’in banliyölerinden birine gitmek için istasyonda tren bekler. Tren gelir bir bakar ki bütün vagonlar dolu ama en arkadaki vagon bomboş…
Hemen koşarak boş vagona geçip oturur.
Birkaç istasyon böyle geçtikten sonra istasyonun birinden kelli felli biri gelip, “Hey bey amca senin ne işin var vagonda?!” diye bağırır.
Adamcağız: “Boştu oturdum ne var ki?” diye sorar.
Kelli felli adam, “Burası milletvekillerine ayrılmış bir vagon” diyerek sesini biraz daha yükseltir.
Yaşlı adamın bu duruma cevabı şu olur: “Millet buradayken vekile ihtiyacım yok! Sen git benim olmadığım yerde yap vekilliğini!”
* * *
Evet, şimdi Meclis lokantasında pirzolaları götürürken okul kantinindeki tosta erişemeyen, İstanbul’da bazı semtlerde satılan “yarım tavuk döner” ile öğün geçiştiren çocuklarımızı unutmayın olur mu!