
Geçen hafta ABD yönetimi tarafından açıklanan 33 sayfalık belge, dünyayı öncelikle ekonomik bir alan olarak sunuyor, ikili anlaşmaları ve ekonomik milliyetçiliği çok taraflılığın ve demokrasinin teşvik edilmesinin üzerine çekiyor.
BBC News ABD Muhabiri Tom Bateman, bunun Trump yönetiminin "ideolojik eğilimlerini" yansıttığını söylüyor.
Belgenin, Rusya veya Çin gibi geleneksel rakiplere neredeyse hiç eleştiri getirmemesi de aynı derecede dikkat çekici.
Diğer yandan Avrupa'ya yönelik sert eleştirileri bu hafta Avrupa başkentlerinde endişeye yol açtı.
'Avrupa, medeniyetin silinmesiyle karşı karşıya'
Bundan önceki strateji belgeleri, Amerika'nın Avrupa ülkeleriyle paylaştığı değerleri ve öncelikleri yeniden teyit etme eğilimindeyken, bu belge farklı bir yöne sapıyor.
Belgeye göre, kıtanın çok taraflı kurumlara yönelmesi ve "Batı Kimliği" üzerinde yozlaştırıcı bir etki yaratan göç politikaları nedeniyle Avrupa "20 yıl veya daha kısa sürede tanınmaz hale gelecek".
Stratejinin bir bölümünde, Avrupa'nın "medeniyetin silinmesiyle" karşı karşıya olduğu açıkça belirtiliyor.
Bateman Avrupalı liderlerin, en azından özel konuşmalarda, belgeden "dehşete düştüğünü" söylüyor.
"Yönetimin bazı kesimlerinin ideolojik pozisyonunun bu olması onları şaşırtmıyor - ancak bunun resmi bir politika belgesinde dile getirilmesini görmek onlar için oldukça endişe verici" diyor.

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Münih Güvenlik Konferansı'nda Avrupa demokrasilerine sert eleştiriler yöneltti.
ABD-Avrupa ilişkilerindeki bozulma aylardır aşikar.
Trump yönetiminin Avrupa'ya yönelik tutumunun ilk işaretlerinden biri, Şubat ayında Başkan Yardımcısı JD Vance'in Münih Güvenlik Konferansı'nda Avrupa demokrasilerine yönelik sert eleştirilerde bulunması ve liderleri göç ve ifade özgürlüğü konularında seçmenlerin endişelerini görmezden gelmekle suçlamasıyla geldi.
Ancak pratikte, bu yeni gergin ilişki başka bir alanda kendini gösterdi: Ukrayna'daki savaş.
Belge, Avrupa'nın güç dinamiklerini yanlış anladığını ve ABD'nin bölgeyi istikrara kavuşturmak için diplomatik enerji harcaması gerektiğini öne sürüyor gibi görünüyor.
Avrupa Birliği, ABD'nin Ukrayna'daki savaşı sona erdirme çabalarını engellemekle suçlanıyor ve belgeye göre ABD, "Avrupa ekonomilerini istikrara kavuşturacak" şekilde "Rusya'ya stratejik istikrarı yeniden sağlamalı".
Temel mesaj, Ukrayna'nın yaşayabilir bir devlet olarak kalması gerektiği ancak bunun Rusya'nın baskın konumunu kabul etmeyi gerektirdiği yönünde.
Bateman'ın bildirdiğine göre Donald Trump'ın, Avrupa'ya ve Ukrayna'ya karşı "sabrı tükeniyor".
"Açıkça görülüyor ki... Avrupalılar, Ukraynalıların esasen teslimiyet olarak göreceği bir pozisyona boyun eğmek zorunda kalıyorlar" diyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy (solda), ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı JD Vance (sağda) ile görüşmesinde "saygısız" ve "nankör" olarak nitelendirildi.
Ukrayna konusundaki gerilim, Trump ve Vance'in Şubat ayında Oval Ofis'te Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile yaptığı görüşme de dahil olmak üzere, yüksek profilli anlarda zaten ortaya çıkmıştı; bu görüşmede Zelenskiy "saygısız" ve "nankör" olarak nitelendirilmişti.
Avrupa liderleri şimdi, ABD'nin Kiev'in tercihlerinden çok Moskova'nın tercihlerine daha yakın bir sonuç için baskı yapabileceği gerçeğiyle karşı karşıya.
Rusya, Ulusal Güvenlik Stratejisini sıcak bir şekilde karşıladı ve bunu vizyonlarıyla "büyük ölçüde tutarlı" olarak nitelendirdi.
'Trump ek maddesi'
Avrupa'ya yönelik eleştirinin yanı sıra, yeni strateji "Batı Yarımküresi" olarak anılan Amerika kıtasını ABD dış politikasının birincil odak noktası olarak öne çıkarıyor.
Belgeye göre yönetim, "bölgenin Amerika Birleşik Devletleri'ne yönelik kitlesel göçü önlemek ve caydırmak için yeterince istikrarlı ve iyi yönetilen kalmasını sağlamak" istiyor.
Strateji, yönetimin yaklaşımını 19. yüzyılda Başkan James Monroe'nun Amerika'da ABD üstünlüğünü savunan ve Avrupa sömürge güçlerinin müdahalesini reddeden politikasının bir devamı olarak konumlandıran "Trump ek maddesi" fikrini tanıtıyor.
Bateman, yönetimin bu yenilenen ilgiyi, belgede Çin'in doğrudan adı geçmese de, Latin Amerika'daki Çin etkisine karşı koymak için gerekli gördüğünü söylüyor.
Trump'a göre Çin, bölgede çok fazla ekonomik dayanak noktası elde etti, ancak Panama Kanalı'nı "işlettiği" iddiası tam anlamıyla doğru değil.

Karayipler'deki Amerikan savaş gemilerinin varlığı, askeri güç tehdidini vurguluyor.
Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun bu yılın başlarında Latin Amerika ülkelerine yaptığı ziyaretler de dahil olmak üzere, son ABD diplomatik çabaları, Washington'ın bölgede hem ekonomik hem de stratejik olarak hakimiyetini yeniden tesis etme niyetinin sinyalini veriyor.
Strateji bu politikanın askeri boyutu üzerinde durmasa da, Karayipler'de uyuşturucu kaçakçılarına yönelik olduğu iddia edilen hava saldırıları kampanyası ve Venezuela açıklarında birden fazla Amerikan savaş gemisinin ve binlerce askeri personelin varlığı, askeri güç tehdidinin altını çiziyor.
Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, Washington'da ve Avrupa'da tartışmaları şimdiden yeniden şekillendirdi.
Ukrayna, ABD-Avrupa ilişkileri ve daha geniş küresel düzen üzerindeki etkileri hala gelişmeye devam ediyor.
Ancak belge bir şeyi açıkça ortaya koyuyor: Trump yönetimi Amerika'nın dış politika önceliklerini yeniden tanımlamayı amaçlıyor - ve müttefiklerinin bu yeni gerçeğe uyum sağlamasını bekliyor.