Roman ve öykü yazarı Nazlı Eray, Medicana Ankara Hastanesinin "Sanat Söyleşileri"ne konuk oldu.
Roman ve öykü yazarı Nazlı Eray, Medicana Ankara Hastanesinin "Sanat Söyleşileri"ne konuk oldu.
Eray, hastane ortamında sanat söyleşisi yapılmasının Türkiye'de bir ilk olduğunu ve bundan büyük memnuniyet duyduğunu belirtti.
Yazdığı 44 kitabın yaşantısından izler taşıdığını kaydeden Eray, kitaplarını yazarken yaşadığı olayları ve ilham aldığı kişileri anlattı.
"Kayıp Gölgeler Kenti" isimli kitabında Stalin'in izini süren, Prag'ın gizemli ve büyüleyici havasını aktaran Eray, Stalin'in izini sürmek için Moskova'ya değil de Prag'a gitmesinin nedeninin, İkinci Dünya Savaşı ertesinde yeni işgal edilmiş Prag'a giden babasının, hemen her yerde karşısına çıkan Stalin resimlerini ve posterlerini anlatması ve bundan çok etkilenmesi olduğunu söyledi.
Kitabını "büyülü gerçekçilik" tarzıyla yazdığını belirten Eray, kitapta Stalin ile ilgili önemli belgelere ve fotoğraflara yer verdiğini, Rus arşivlerinden yararlandığını ve kitabın belgesel niteliği taşıdığını dile getirdi.
"İnsan hayatını hiçbir şeye değişemem, değiştiremem. Dolayısıyla fantastik bile olsa belgelerden ve gerçek olaylardan yararlanıyorum." diyen Eray, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Marilyn Monroe ile ilgili kitaplarında da gerçek olaylar ve belgelerden yararlandığını vurguladı.
Eray, "Halfeti'nin Siyah Gülü", "Orphee" ve "İmparator Çay Bahçesi" isimli üç kitabının ABD'de yayımlandığını ve bundan büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti.
"Aydaki Adam Tanpınar", "İmparator Çay Bahçesi", "Aşık Papağan Barı", Tozlu Altın Kafes" ve "Rüya Yolcusu" gibi eserleri ile ilgili anılarına da değinen Eray, özellikle çocukluğunun bir döneminin geçtiği Kasımpaşa'daki okul yıllarını çocuklar için yazdığı kitaplarda paylaştığını anımsattı.
"Metin And'dan bahsetmek Stalin'den bahsetmek kadar zor"
6 yıl evli kaldığı eski eşi merhum Prof. Dr. Metin And'dan da söyleşi de bahseden Eray, "Metin And'dan bahsetmek Stalin'den bahsetmek kadar zor. Metin And ile aramızda 20 küsür yaş vardı. Sert bir erkekti. Dünyaca ünlü bir profesördü, muhteşem bir beyindi. Bir yalnız adamın dünyasıydı. Kıskanç ve zor bir insandı. Şimdi gelse de konuşsak, 'Biz nerede yanlış yaptık' diye. Evlenmeseydik sonsuza kadar dost kalacaktık." dedi.
İstanbul'a sevgisini de söyleşide dile getiren Eray, "Ankara, çocukluğum İstanbul'da geçtikten sonra beni avucunun içine aldı. Kaderin örgüsü bu. İstanbul'da bir evim var. Babaannemin köşkünün bulunduğu yerde, apartman dairesinde kalıyorum. Oraya gittiğimde çocukluğumu yaşıyorum. Fakat bir yerde benim İstanbulumu birileri, başkaları yaşamış, bitirmiş. Onlara biraz kızıyorum. Şehri onlar yüzünden terk etmişim." diye konuştu.
Nazlı Eray, söyleşinin ardından okurları için kitaplarını imzaladı.