
YKKSY YKKSY
YKKSY
Editörlerimizden 2025 Seçkisi
2025 yılı boyunca ilk baskı ve tekrar baskılarla birlikte yaklaşık 5.5 milyon adet kitap yayımladık. Bu geniş yelpazenin içinde editörlerimiz, üzerinde çalıştıkları kitaplar arasından kendileri için ayrı bir anlam taşıyan bir kitabı seçti ve bu seçimin hikâyesini sizler için anlattı.
Ortaya editörlük emeğini, metinlerle kurulan bağı ve yıllar içinde oluşan birikimi yansıtan yazılar çıktı.
“Bende Kalmasın”
Gülten Dayıoğlu
Editör: Dürrin Tunç
Türkiye’nin ilk çocuk çoksatarı Fadiş artık dördüncü kuşak tarafından okunuyor. Bu kuşak elbette, 1970’lerde ilkokula giden o ilk kuşaktan daha farklı bağlar kuruyordur romanla. Zaten biliyoruz ki, okurları kadar Dayıoğlu da bu ilk romana vefalı davranıyor. "Bende Kalmasın" bu hatır ve vefanın, zamanında bu kitabın kahramanını hayatlarına katmış, onunla üzülmüş onunla sevinmiş okurlara verilmiş bir sözün ürünü. “Peki Fadiş büyüyünce ne yaptı?”, “Nasıl yaşadı, kendine nasıl bir yol çizdi?” sorularının yanıtı. Emet’ten başlayıp İstanbul’un zengin evlerine, oradan yazarlığa, öğretmenliğe ve anneliğe uzanan, arka planında Türkiye’nin çok hızlı değişen sosyoekonomik ve sınıfsal manzarasının da olduğu kavgalı, çatışmalı, merak uyandıran bir yolculuk.
Satın alın
“Denize Nazır”
Isée Bernateau
Editör: Korkut Erdur
"Denize Nazır" psikanalist Bernateau’nun ergenlikte bireyin uzam/mekân/yer ile olan ilişkisini anlattığı son derece ilgi çekici bir inceleme. Georges Perec’in kitaplarından Gus Van Sant’ın filmlerine, kendi klinik deneyimlerinden kıta felsefesine uzanan bir yolda ruhsallığın demir attığı uzamlara dair etkileyici bir çalışma.
"Denize Nazır"da kaybolmak, bir yer(d)e kök salmak, tekinsizlik gibi kavramlar üzerinden varoluşun yerleri ile yok oluşun yerleri arasında mekik dokuyor Isée Bernateau ve öznenin ikamet alanlarının analizini yapıyor.
Satın alın
"Diyar-ı Rum’dan Hikâyeler - Hareketli Sınırlar, Değişen Kimlikler"
Buket Kitapçı Bayrı
Editör: Ali Suat Ürgüplü
Buket Kitapçı Bayrı’nın "Diyar-ı Rum’dan Hikâyeler – Hareketli Sınırlar, Değişen Kimlikler (13.-15. Yüzyıllar)" adlı eseri yaklaşık olarak Selçuklu İmparatorluğu’nun son yıllarından Osmanlı Beyliği’nin İstanbul’un fethiyle imparatorluğa dönüşmesine kadar geçen zaman zarfında Bizans’ın yerli halkı ile yeni gelen Müslüman Türklerin birbirini nasıl algıladığı ve birbirlerini karşılıklı olarak nasıl etkilediğini o dönemden kalma hem Türkçe hem Yunanca metinlere dayanarak ele alan bir çalışmadır ve bildiğim kadarıyla Türkçede bu vasıfları taşıyan ilk eserdir.
Anadolu’nun Türkleşmesi süreci esnasında yeni gelen Müslüman Türk yerleşimcilerle Bizans’ın yerli halkı arasındaki ilişkileri ele alan eski çalışmaların ekseri ya Türk ya da Bizans kaynaklarına dayandığı ve bunun sonucu olarak da taraflılıktan kurtulamadığı bilinen bir husustur. Her iki tarafın da kaynaklarına dayanan böyle bir çalışmanın Türkçeye kazandırılması, kütüphanemizi zenginleştiren kayda değer bir adım olmuştur.
Satın alın
“Bir Rahibeye Ağıt”
William Faulkner
Editör: İshak Reyna
Faulkner’ın 1949’da kazandığı Nobel Edebiyat Ödülü’nden sonraki ilk romanı olan "Bir Rahibeye Ağıt" (1951), yazarın iki koldan ilerleyen anlatı tarzının belki de en farklı örneği.
İlk kolda, yine YKY’den çıkan "Tapınak"taki karakterlerin geçmişlerinin izini taşıyan sekiz yıl sonraki hayatlarını sahneleyen Faulkner, bu sahnelere öncelik eden bölümlerde ise bir asma kilit, cezaevi, adliye ve vilayet meclis binası gibi simgesel nesne ve mekânlar üzerinden ABD ve İnsanlık tarihini iyilik ve kötülük, inanç ve vicdan eksenlerinde bütünüyle kendine özgü biçimde ele alıyor.
Eşi Necla Aytür’ün ödüllü "Tapınak" çevirisini bu anlamda bütünleyen Ünal Aytür’ün usta işi çevirisiyle…
Satın alın
“Turgut Uyar Şiirinin Oluşumu”
Enis Akın
Editör: Murat Yalçın
Bu incelemede modern şiirimizin tarihindeki akımların/hareketlerin niteliği ve Turgut Uyar odağında İkinci Yeni şiirinin ortaya çıkışıyla yaşanan dalgalanmalar ele alınıyor. Enis Akın, İkinci Yeni şairleri arasında Uyar’ın rolünü belirlerken onun şiirindeki gelişim çizgisini vurguluyor. "Türkiyem"den "Dünyanın En Güzel Arabistanı"na geçiş hızını, bu büyük sıçrayışın dinamiklerini şairin yaşamına, sanat çevresine bakarak çözümlüyor. Turgut Uyar’ın hem İkinci Yeni içindeki hem önceki/sonraki kuşaklar bakımından yeri neresidir, günümüz şiirini hangi yönleriyle etkiledi, şiirde neleri denedi, acemiliklerin efendisi ya da ustalıkların acemisi olmak ne demekti, toplumsal-siyasal gelişmeler karşısında ne yaptı, kişiliğini neler belirledi, aile hayatı nasıldı… "Turgut Uyar Şiirinin Oluşumu" tüm bu sorulara yazılı/sözlü kaynaklarla yanıtlar arayan, bulduklarını tartışan bir kitap.
Satın alın
“Çatı Katı”
Marlen Haushofer
Editör: Ersel Topraktepe
Avusturyalı yazar Marlen Haushofer, "Çatı Katı"nda (Die Mansarde, 1969) modern kadının sessizliğini bir tür içsel direniş biçimine dönüştürür. Orta sınıf bir evin içinde yaşayan, toplumun beklentileriyle çevrilmiş bir kadın, görünmezliğinin ağırlığı altında ezilir. Çıkış yolu, evin en üst katında bulduğu küçük bir odada yani çatı katındadır. Orada yazmaya başlar. Yazı, onun kurtuluşu olur. Haushofer’un anlatıcısı artık konuşmaz; ama yazarak, kendi varlığını yeniden kurar. Yer yer okura seslenir gibi, yer yer monolog gibi… Bir noktada yaşadığı geçici sağırlık, romanın en çarpıcı metaforudur: Dış dünyanın gürültüsünü duymamayı seçen kadın, sonunda kendi iç sesini duymaya başlar. Haushofer, sessizliği bir yoksunluk değil, özgürleşmenin bir biçimi olarak anlatır. Kadın konuşmaz ama düşünür, duymaktan vazgeçer ama anlamaya başlar. "Çatı Katı", Virginia Woolf’un “kendine ait odası”nı Avusturya taşrasının bir çatı katına taşır; konuşmadan da direnişin mümkün olduğunu gösterir. "Çatı Katı" sade, içe dönük ama derin bir metin: Sessizliğin yankısında bir kadının benliğini yeniden inşa etme romanı.
Satın alın
“Sarı Defter: Günlükler, 1. cilt, 1987-1987”
Helen Garner
Editör: Darmin Hadzibegoviç
Helen Garner, günlükleri yayımlanmadan önce de Avustralya’nın yaşayan en önemli yazarlarından biriydi; dahası, 1970’lerden 2000’lere dek yayımladığı romanları, öykü kitapları ve mahkeme röportajlarıyla son birkaç yıldır dünyada da yeniden keşfedilmiş, ABD ve İngiltere’de kitaplarının yeni edisyonları yayımlanmıştı. (Biz de YKY’de Garner’ın dört kitabını yayımladık bu süreçte: Romanları "Misafir Odası" ve "Çocuklar İçin Bach", öykü derlemesi "Benim Katı Yüreğim" ve bir duruşmayı konu alan "Bu Yas Yuvası".) 2019-2021 yıllarında üç cilt halinde peş peşe yayımladığı günlükleriyle Garner’ın ünü daha da pekişti, daha önce kurmaca yapıtlarıyla mahkeme röportajlarının üstünde yükselen yazarlığına yeni, üçüncü bir ayak eklendi.
Bu günlüklerin birinci cildi olan ve Garner’ın 1978-1987 yıllarında tuttuğu defterlerden kendi yaptığı bir seçkiyi içeren "Sarı Defter", Elif Ersavcı’nın güzel çevirisiyle 2025 Ekimi’nde yayımlandı. “Seçki” sözcüğü Garner’ın "Sarı Defter"de ve günlüklerinin öbür iki cildinde yaptığı şeyi açıklamak için yetersiz kalabilir. "Sarı Defter"de tarih olarak yalnızca yıllarla karşılaşıyor okur; gün ve ayların yer almadığı bir günlük söz konusu. Ama kolaj görünümü veren bu yapı içinde çeşitli temalar, motifler belirmeye başlıyor kısa süre sonra: Yazarlığın kimi zaman şüpheler ve özgüven krizleriyle, kimi zaman da zafer ve mutluluk hisleriyle dolu gündelik gerçekliği; yazarın bir kadın, bir sevgili, bir babanın kızı ve bir anne olarak portresi; inanç krizi ve maneviyat arayışı; aşklar ve dostluklar; Garner’ın dünyanın sürprizlerine her daim açık gözünden kaçmayan gökyüzü ve yeryüzü manzaraları, kulak misafiri olduğu tuhaf ve komik diyalog parçaları...
"The Guardian"da yayımlanan bir yazıda “Virginia Woolf’un günlüklerinden bu yana bir yazarın yayımladığı en iyi, en zengin günlükler” cümlesiyle övülmüştü Garner’ın günlükleri. "Sarı Defter" bu gözlemin daha ilk ciltten ne kadar doğru olduğunu kanıtlıyor.