İzzet Paşa Diyarbakır'ın en eski caddelerinden biri. Cadde yıllar içinde büyük değişim geçirdi. Cadde eşrafı da zaman içinde değişti. Eskiler gitti yerine yenilerigeldi. Ama biri hariç. Emekli belediye işçisi Vahit Çetin, caddenin en eski ve tanınmış simalarından. Tanınmasının nedeni, 50 yıldır aynı kaldırımda ayakkabı boyaması.
Caddede şahit olduğu değişimi şöyle anlatıyor:
Bu cadde Sanat Sokağı gibiydi, çok hareketliydi. Hapishane, adliye buradaydı, bütün doktorlar, avukatlar buradaydı. Burası çok işlek bir caddeydi. Sonra buradan çıktılar, cadde bir sakin oldu. Ben dükkânın önünde, sokağın köşesinde oturuyordum, bu kaldırımdan hiç ayrılmadım.
Sigorta için işçi oldu
Halk arasında Hacı Vahit olarak bilinen Çetin, ayakkabı boyamaya 15 yaşında başlamış. Boyacılık sayesinde belediyede iş bulmuş. Sürekli ayakkabılarını boyadığı Halil Bey aracıolmuş.
Ayakkabı boyamayı, belediyede işçi olarak çalışmaya başladıktan sonra da bırakmamış. Belediyedeki işi sosyal güvence olarak gördüğünü söylüyor:
Belediye ikinci mesleğimdir. Sakatlık var, ihtiyarlık var, bir sigortam olsun diye belediyeye girdim. O dönem kimse çalışmıyordu belediyede. Sigortası olduğu için belediyede çalıştım.
Ünlülerin boyacısı
Çetin’in işe başladığı dönemlerde kentin en ünlü oteli olan Demir Otel de İzzet Paşa Caddesi’nin üzerindeydi. Otelin Çetin’in boya sandığının hemen yanında olması nedeniyle, müşteri listesi de epey renkliydi. Dönemin işadamları, sanatçıları, siyasetçileri Çetin’in müşterileri arasındaydı. Mahmut Kepolu (dönemin AP Diyarbakır milletvekili), Behçet Cantürk, Uğur Dündar, İbrahim Tatlıses, Akın Birdal, Sırrı Sakık, Çetin’in ilk anda hatırladığı isimler. Kimi müşterileri çok para Çetin, bazılarından para almadığını söylüyor:
Mesela Akın Birdal’dan para almadım. Dedim ‘Sen misafirsin, senden para almak olmaz’. Sırrı Sakık, para vermek için çok ısrar etti ama ben almadım. ‘Sen Amed’e gelmişsin, senden hayatta para almam’dedim.
Çetin için bazı müşterilerinin özel önemi var. Mesela dönemin Diyarbakır Belediye Başkanı Mehdi Zana. Çetin, Zana’nın sayesinde belediyede işe girdiğini belirtiyor: "Ondan da para almazdım, çünkü beni işe aldı bana babalık yaptı” diyor.
Çetin’in unutamadığı müşterilerinden biri de, faili meçhul cinayete kurban giden Diyarbakırlı işadamı Behçet Cantürk. Cantürk’ün İtalya’dan aldığı ayakkabılarını sürekli kendisinin boyadığını ifade eden Çetin, Cantürk’ten ‘hatırı sayılır’ miktarda para aldığını anlatıyor. Müşterilerinin verdiği paraları ise sır gibi saklıyor.
Çetin’in, müşterilerini sınıflandırma yöntemi de ilginç:
Yanıma demokrat ta, devrimci de, sağcı da, solcu da gelir. Kim olursa olsun, hepsi benim için aynıdır.
'Boya hastası'
Vahit Çetin, kendisini ‘boya hastası’ olarak tanımlıyor. ‘Benim yanımda ayakkabısını boyatan, bir daha başka yere gitmez” diyen Çetin, bazı müşterilerinin randevu alarak geldiğine dikkat çekiyor: Telefonla arayanlar oluyor. Beni soruyorlar, buradaysam geliyorlar. Bazen olmuyorum, ertesi gün getiriyorlar.
Çetin, haftanın bir gününü emekli olduğu Sur Belediyesine ayırmış. Her hafta Pazartesi belediyeye giden Çetin, başkanlar da dâhil, bütün çalışanların ayakkabılarını boyar.
Çetin'in oğlu da kendi gibi ayakkabı boyacısı. Yaşlanmasına rağmen işi bırakmayı düşünmüyor. Boya sandığı ile 10 çocuk büyüten Çetin, ölene kadar boyacılığa devam etmeye niyetli. "Bir gün gelmezsem anlayın ölmüşüm” diyor.