Bilim insanları Kızıl Gezegen'de bir zamanlar sıvı su olduğuna neredeyse emin. Sayısı artan kanıtlar bu ihtimali kuvvetlendirirken suyun hangi zaman aralığında var olduğu ve miktarı hâlâ belirsiz.
Araştırmacılar gezegendeki keşif araçlarının edindiği bulguların yanı sıra Mars'tan kopup Dünya'ya düşen meteoritleri de inceleyerek bu soru işaretlerini gidermeye çalışıyor.
Yaklaşık 11 milyon yıl önce Mars'a çarpan bir asteroit, gezegenden bazı parçaların uzaya saçılmasına yol açmıştı. Bu parçaların en az biri Dünya'ya ulaşmış ve ABD'deki Purdue Üniversitesi'ndeki bir çekmecede 1931'de ortaya çıkmıştı. Meteoridin oraya nasıl geldiği bilinmiyor.
Üniversitenin yer aldığı şehirden dolayı Lafayette Meteoridi denen göktaşı üzerinde daha önce yapılan incelemelerde, Mars'ta sıvı suyla etkileşime geçtiğine dair işaretler saptanmıştı. Ancak bunun zamanı belirlenememişti.
Purdue Üniversitesi Yer, Atmosfer ve Gezegen Bilimleri Bölümü'nden araştırmacılar, yeni bir çalışmada bu soruyu yanıtlamış görünüyor.
Geochemical Perspective Letters adlı hakemli dergide 6 Kasım'da yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, meteoritteki mineralleri tarihlendirmek için helyum ve neon gibi soy gazlardan yararlandı.
Araştırmacılar minerallerin tarihini belirleyerek etkileşimin ne zaman gerçekleştiğini anlayabildiklerini söylüyor.
Bulgular, minerallerin 742 milyon yıl önce oluştuğuna işaret ediyor. Bilim insanları ayrıca meteoridin Kızıl Gezegen'den Dünya'ya yaptığı yolculuktan etkilenmediğini ve suyla etkileşiminden sonra aynı yapıyı koruduğunu da gösterdi.
Yeni araştırma Mars'ta 742 milyon yıl önce sıvı su olduğunu gösterse de araştırmacılar bunun miktarını düşük buldu.
Makalenin başyazarı Marissa Tremblay, "Bu dönemde Mars yüzeyinde bol miktarda sıvı su olduğunu düşünmüyoruz" diyerek ekliyor:
Daha ziyade suyun permafrost adı verilen yakındaki yeraltı buzunun erimesiyle geldiğini ve permafrost erimesine Mars'ta bugüne kadar düzenli olarak meydana gelen magmatik aktivitenin yol açtığını düşünüyoruz.
Bugün zorlu koşullara sahip Mars'ın bir zamanlar sıvı su barındırması, mikrobiyal seviyede de olsa yaşama ev sahipliği yapma ihtimalini ortaya çıkardığı için önem arz ediyor.
Yeni araştırma Kızıl Gezegen'in jeolojik geçmişini aydınlatma yolunda yapılan çalışmalara katkı sunmanın yanı sıra meteoritlerin adeta zaman kapsülü gibi kullanılabileceğini de göstermesi açısından kıymetli.