El Kaide terör örgütü, son yıllarda yaşadığı bazı kayıplara rağmen direnmeye devam ediyor. Uzmanlar, tüm dünyanın IŞİD'e odaklandığı sırada El Kaide'nin, çatışmaların yaşandığı birçok bölgede kapasitesini yavaş yavaş yeniden inşa ettiği uyarısında bulunuyor.
Cihatçı örgütün özellikle Afrika’nın bazı bölgeleri ve Ortadoğu’da, yerel köktendinci örgütlerle daha sıkı ilişkiler kurmanın yollarını aradığını kaydediliyor.
Erbil’deki Selahattin Üniversitesi’nden siyaset bilimi profesörü Rıdvan Badini, "Ek Kaide bir süredir pek çok yerde sessizce faaliyet gösteriyor. Yeni ittifaklar kuruyor, eski ortaklarıyla olan bağlarını yeniden oluşturuyor” diyor.
Suriye, Libya ve Yemen gibi ülkelerde devam eden siyasi ve güvenlik konusundaki istikrarsızlık, El Kaide’nin varlığını güçlendirmesi için yeni bir fırsat oluşturdu.
Profesör Rıdvan Badini, "IŞİD’in Amerika’nın ve diğer güçlerin ana hedefi olmaya devam etmesi, El Kaide’nin kendini baştan yaratmasına olanak tanıdı. El Kaide, Batı’ya karşı cihat ilan etmeye meyilli İslamcı grupları bünyesine çeken, merkezsiz bir terör ağı haline geldi,” diyor.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı, 2018 yılında yayınladığı terörle ilgili ülke bazlı raporunda, El Kaide’nin Yemen’deki ortağının bünyesine yeni militanlar katmayı, saldırılar düzenlemeyi ve Batı’yı tehdit etmeyi başardığını yazdı.
Rapora göre Arap Yarımadası’ndaki El Kaide, "Batı’ya saldırma niyetini bir kez daha ortaya koyan birkaç video da yayınladı.”
Amerikalı yetkililer, El Kaide’nin ortaklarının kırılgan güvenlik iklimini sömürdüğü Libya’da, kendilerine güvenli alanlar oluşturduklarını söylüyor.
Uzmanlar, Suriye’deyse, El Nusra Cephesi’yle olan bağları kesmesine rağmen özellikle kuzeybatı kesimlerde El Kaide’nin birkaç yerel ortakla varlığını sürdürdüğünü kaydediyor.
Bağdadi’nin ölümü
IŞİD lideri Ebu Bekir El Bağdadi’nin Suriye’nin kuzeybatısında Amerika’nın düzenlediği bir operasyonda öldürülmesi, örgüte indirilen ağır bir darbe olarak görülüyor. Ancak bazı uzmanlar, Bağdadi’nin ölümünün, IŞİD’in çatı örgütü El Kaide açısından yeni fırsatlar sağlayacağı görüşünde.
IŞİD, 2004’te Irak’ta El Kaide’nin bir kolu olarak Ürdünlü cihatçı Ebu Musab El Zerkavi tarafından kurulmuştu. Örgüt 2014’te Suriye ve Irak’ta daha fazla nüfuz elde etmeye başlayarak El Kaide’den ayrıldı. İki örgüt, küresel cihatçılığın liderliğini elde etmek için kanlı bir rekabete girdi.
Bu rekabet, 2017’de, iki grubun da ayakta kalmak için işbirliği seçeneklerini değerlendirmeye başlamasıyla birlikte yavaşladı.
2017 ortasında Iraklı yetkililer, ellerinde El Bağdadi ve El Kaide lideri Ayman El Zevahiri’yi temsil eden elçiler arasında diyaloğun devam ettiğine ilişkin veri olduğu uyarısında bulundu.
Dış İlişkiler Konseyi’nden terörle mücadele ve iç güvenlik uzmanı Bruce Hoffman’a göre iki örgüt arasında taktiksel ortaklık ya da ittifak kurma olasılığı, IŞİD lideri El Bağdadi’nin ölümünden sonra yükseldi.
Hoffman, Amerika’nın Sesi’ne, "El Bağdadi ve El Zevahiri arasındaki derin kişisel düşmanlığı en büyük engel olarak görüyordum. Bu engelin ortadan kalkmasıyla birlikte işbirliği olasılığı, her zamankinden yüksek” şeklinde konuştu.
Hoffman, bu iki terör örgütünün bazı bölgelerde işbirliği yapma becerisini çoktan gösterdiğini kaydediyor. Terör örgütü Hurras El Din’in aktif olduğu Suriye’nin kuzeybatısında bazı hizipler arasında koordinasyon sağlamak, buna bir örnek olarak gösterilebilir.
El Kaide bağlantılı İslamcı militan örgüt Hurras El Din, 2018’in başında, bazı sorunlar nedeniyle geçmişte El Nusra Cephesi olarak tanınan Hayat Tahrir El Şam’dan ayrılması üzerine Suriye’de ortaya çıktı.
Amerikan güçleri geçen ay İdlib’deki karargahına baskın düzenlediğinde El Bağdadi’yi Türkiye sınırı yakınında Hurras El Din örgütünün kontrolündeki bölge yakınındaki Barişa kasabasında saklanırken buldu.
Baskın, IŞİD ve El Kaide arasındaki gizli ilişkiyle ilgili bazı spekülasyonları gündeme getirdi. Hatta kimilerine göre El Bağdadi, Hurras El Din’in kumandanının karargahında gizleniyordu.
"Bu, iki örgüt arasındaki ilişkilerin ısınmaya başladığına işaret olabilir”şeklinde konuşan Hoffman, El Kaide’nin bu yakınlaşmayı, cihatçı emel altında birleşmek için IŞİD destekçilerinin sempatisini çekmek amacıyla kullanabileceğinin altını çiziyor. Hoffman’a göre böyle bir birleşme, tüm dünyanın dikkatini IŞİD üzerine yoğunlaştırdığı bir ortamda El Kaide’nin yeniden hayat bulmasına yol açabilir.
İran etkeni
Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın bu yılki terörizm raporu, İran’ın Filistin’de Hamas, Lübnan’daysa Hizbullah’ın yanısıra El Kaide’yi yıllardır koruduğunu kaydediyor.
Raporda, "İran, barındırdığı üst düzey El Kaide üyelerini adalet önüne çıkarma konusunda isteksiz davranmaya devam ederken El Kaide üyelerinin kimliğini açıklamayı da reddetti” ifadeleri yer alıyor.
Rapor ayrıca "İran, en azından 2009’dan bu yana, El Kaide’nin fonlarını ve savaşçılarını, Güney Asya ve Suriye’ye kaydırmasını sağlamak için bir hat oluşturdu” ifadelerine yer veriyor.
İran uzmanı Resul Nefisi, İran Hükümeti’nin farklı terör örgütleriyle oluşturduğu karmaşık ilişkilerin tarihçesinin çok uzun olduğunu söylüyor.
Resul Nefisi, İran’daki Şii çoğunluğun bölgedeki emellerini gerçekleştirmesi için Sünni militan örgütlere güvendiğini kaydediyor.
Nefisi, Amerika’nın Sesi’ne, "Tahran terör örgütlerini çok faydacı bir biçimde kullanıyor ve kendi çıkarları söz konusu olduğunda ideolojik farklılıkları bir kenara bırakıyor” değerlerndirmesinde bulundu.
Washington’daki düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nden uzman Fatemeh Aman, İran’ın Ortadoğu’daki yayılma politikasını ilerletmek için sadece terör örgütlerine güvenmek gibi bir risk alacağına inanmadığını kaydediyor.
Aman, "İran’ın terör örgütlerini kullandığı doğru. İdeolojik farklılıkları göz ardı edebiliyor. Ancak İran’ın, El Kaide unsurlarını kendi emel ve hedefine karşı kullandığını kabul etmek çok zor” dedi.