Yaşam 09.08.2019 07:52 Güncelleme: 09.08.2019 11:04

İklim kriziyle mücadelede vejetaryen ve vegan beslenme

Birleşmiş Milletler bünyesindeki Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli IPCC'nin yayınladığı rapor, dünyanın içinde bulunduğu iklim değişikliği krizinin yeni bir yüzünü öne çıkartıyor.
İklim kriziyle mücadelede vejetaryen ve vegan beslenme
İki yıl boyunca 52 farklı ülkeden yüzden fazla kıdemli bilim insanının üzerinde çalışarak hazırladığı raporda, iklim değişikliğinin etkilerinin dünyada giderek hissedildiği ve bu sorunla mücadele için karbon salımını azaltmaya yönelik kampanyaların yeterli olmadığı, "dünyayı kurtarmak için gıda üretiminin de değiştirilmesinin şart” olduğu mesajı verildi.

1988’de BM bünyesinde kurulan Dünya Meteoroloji Örgütü WMO ve BM Çevre Programı üye ülkelerinin katıldığı organ, kuruluşundan bu yana iklim değişikliğinin dünyaya etkilerini araştırıyor.

8 Ağustos Perşembe günü yayınlanan raporda, gıda üretiminde ve toprağın kullanımında ciddi değişiklikler yapılması gerektiği, bu değişikliklerin hayata geçirilmemesi durumundaysa küresel çapta dünyanın ısısını güvenli seviyelerde tutmanın imkansız olduğu vurgulanıyor.

''Sera gazı salımının azaltılması için et tüketimi de azaltılmalı''

IPCC raporuna göre, insanlar dünyadaki kara parçasının yüzde 72’sini beslenmek, giyinmek ve artan nüfusu desteklemek için kullanıyor.

Aynı zamanda tarım, ormancılık ve diğer toprak kullanımı da sera gazı salımının dörtte birini üretiyor. Buna bağlı olarak uzmanlar toprağın daha sürdürülebilir şekilde kullanılması ve metan gazı üretimini düşürmek için et tüketiminin de azaltılması çağrısında bulunuyor.

Vejetaryen ve vegan beslenme düzeninin küresel ısınmayla mücadeleye katkıda bulunacağı belirtilen raporda kompozit veya iki taneli tahıl, baklagiller ve sebze gibi sağlıklı ve sürdürülebilir gıdaların tüketiminin sera gazı salımını düşürmede etkili olduğu vurgulanıyor.

Raporun vejetaryen ve vegan hayat tarzını öven bu bölümü, Amerika’da büyükbaş hayvancılıkla uğraşanların tepkisine neden oldu.

ABD’nin adı bu raporda açık bir şekilde geçmese de, dünyada büyükbaş hayvancılığın merkezi ve en çok kırmızı et tüketilen ülke Amerika.

Raporda ayrıca Temmuz ayında dünyanın her yerinde gözlemlenen sıcak hava dalgası ile ilgili bir bölüm de yer alıyor.

Burada, küresel çapta sıcaklıkların sanayi devrimi öncesine göre 1,2 derece yükseldiğine ve bu yükselmenin alarm verici olduğuna dikkat çekiliyor.

Uzmanlar ısı farkının 1,5 dereceye çıkması durumunda iklim istikrarsızlığının tetikleneceğini belirtiyorlar.



''Toprağın kullanım şekli de iklim krizini etkiliyor''

Toprağın kullanım şekliyle ilgili uyarılar da raporun en dikkat çeken bölümlerinden.

Yapılan uyarılara göre, tarım politikalarının adapte edilmesi, pazarlara erişimin daha iyi bir hale getirilmesi, kadın çiftçilerin güçlendirmesi gibi konuların acil olarak ele alınması ve uygulamaların etkili bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor.

Aşırı doğa olaylarına karşı çiftçilere erken uyarı sistemleri geliştirilmesi de raporda verilen tavsiyeler arasında.

BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün bu yılki raporunda da, doğal kaynaklar üzerindeki yoğunlaşan baskılar, giderek artan eşitsizlik ve iklim değişikliğinin yansımalarından dolayı insanlığın gelecekte kendini besleme yeteneğinin ciddi tehlike altında olacağı yönünde uyarılarda bulunulmuştu.

Temmuz ayının başında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 2015 yılında üye ülkeler tarafından imzalanan, "2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri" sözleşmesinde belirlenen 17 ayrı hedef için şimdiye kadar yapılan küresel çalışma ve çabaların yetersiz olduğunu açıklamıştı.



‘2030 Hedeflerini Yakalamak İçin Çabalar Yetersiz’

IPCC’nin raporunda olduğu gibi, 2030 hedeflerinde de iklim değişikliğiyle ilgili temel küresel hedef, küresel ısınma hızını 2 santigrat derecenin altında ve mümkünse sanayi öncesi seviyelerin üzerinde yani 1,5 santigrat derecenin üzerinde tutmak.

Ancak yeterince mücadele verilmez ve ısınma sürdürülemez bir hızda devam ederse, yüzyılın sonuna kadar 3 santigrat dereceyi aşabileceği de yine Guterres’in gündemindeydi.

2019 yılı Temmuz ayında dünyanın birçok bölgesinde karşılaşılan sıcak hava dalgaları da, endişe duyulan bu seviyeye oldukça yaklaşıldığı görüşlerini öne çıkarıyor.