Tecavüzü biz en ağır, en sorumsuz davranış olarak değerlendiriyoruz; bu doğru. Ama erkeklerin tecavüz eylemi, cinsel tecavüzden başlamıyor. Psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, ekonomik şiddet, kadınların haklarını hiçe saymak, ayrımcılık, bunların her birinin yapılmasının mübah olabildiği, normalleştirildiği durumlarda, tecavüze de sıra gelebiliyor. Yanı tecavüz ya da zarar verebilme potansiyeli daha yüksek durumlar söz konusu olabiliyor. Tecavüzü erkekler niye yapar? Erkekler, hormonal nedenlerle cinselliklerini kontrol edemezler diye birşey yok. Sokakta yürüyen bir erkek birdenbire bir kadına tecavüze girişmiyor. Uygunsuz bir davranış olduğunu bildikleri için bunu gizli, örtülü ve başkalarının duymayacağı şekilde yapmaya çalışıyorlar.
Tecavüz bir cinsel eylem değildir. Tecavüz bir saldırganlıktır. Yenmektir. Bir nesneyi, ki kadın da burada nesneleştirilmiş oluyor, elde etme, kazanma, iktidar sahibi olma gücünü gösterir. Ve bundan da zevk duyan insanlar olabilir.
Tecavüzcünün yetiştirilme biçimi ilerki yaşlarında ne kadar etkili veya belirleyici oluyor?
Çocuklar egemen iktidar ilişkisine, egemen erkek değerlerine göre yetiştiriliyor. Erkeklere farklı bir yer verilmesi gerektiği öğretilen bir anne, kendi annesinin, babasına farklı davrandığı bir ortamdan geliyor. Kocasına daha farklı davranması, onun otoriter bir şekilde dediklerini, isteklerini yapması gerektiği öğretildiğinden, o da oğluna ve kızına farklı şeyler öğretiyor. Şunu çok iyi biliyoruz; anneleri şiddete maruz kalan kızların, evlendiklerinde ya da bir partnerleri olduğunda daha fazla şiddete uğrama riskleri var. Babaları annelerini döven erkek çocukların da erişkin olduklarında partnerlerine zarar verme olasılıkları artıyor. Babanın anneye sert davranması, ikincil vatandaş olarak yaklaşması, erkek ve kız çocukların sosyalleşmesinde çok belirleyici oluyor. Ailelerin içselleştirdiği egemen cinsiyetçi değerler bu duruma yol açıyor diyebiliriz.
Bu evrensel bir durumdur, bütün dünyada bu durum vardır denilebilir; evet bu doğrudur, ama mücadele edilmeye kalkıldığında durum farklı oluyor. Türkiye'de eğitim düzeyi herhalde son 5-10 yılda azalmadı, geriye gitmedi. Kadınların eğitimi her zaman daha düşüktü. Ama kadınlara, erkeklerle eşit yer verilmediği, politik anlamda defalarca çok net bir şekilde vurgulandı.
Böyle eğilimleri olduğunu anlamış ve size baş vurarak yardım isteyen bir erkeğe nasıl yardım ediyorsunuz?
Yapılanın bir sorumluluk, bir suç, uygunsuz davranış olduğunu kabul etmeden kişinin değiştirilmesi mümkün değil. Sadece yakalandığı için, "aslında istemeden oldu" demek, bir değişim getirmiyor. Gerçekten bu durumdan rahatsız olan ve yakalanmadan başvuran çok az kişi var. Ama Türkiye'de pek yapılmayan bir şey, cinsel istismara başvuran kişilerin, hapis cezası gibi yasal yaptırımların yanı sıra rehabilitasyon imkanlarından yararlanması. Bütün insanların tedavi olma ve rehabilitasyon hakları da vardır. Hastalık olan durumları bir tarafa bırakıyorum; cinsel istismar gibi kötü alışkanlıkların tedavi edilmesi için, cinsel suç işleyenlere yönelik çalışmalar var dünyada. Cezasını çekmekteyken rehabilitasyon programından geçen mahkumların yeniden benzer suçları işleme oranı, böyle bir program uygulanmayan mahkumlara kıyasla çok daha düşük. Bu rehabilitasyon programlarının, özellikle ergenlik yaşında bu tür davranışlar gösteren kişilerde işe yaradığı görülüyor.
Bu arada şu konuya da değinmek isterim; hadım etmekten söz ediliyor. Her suçun, bir kanuni karşılığı vardır ve bu hukuk yoluyla belirlenir. Bir cezanın doktor eliyle verilmesi diye bir şey söz konusu olamaz. İdam cezası da insani birşey değildir. Biz bugün biliyoruz ki, ABD'de idam cezasının uygulandığı eyaletlerde suç oranları daha düşük oranda değil. Bunlar caydırıcı önlemler olmuyor. Ben bunu belli mevkilerdeki kişilerin halkı sindirme, susturma girişimleri olarak görüyorum. Yankı uyandıran her tecavüz vakasından sonra bu tür söylemler oluyor. Biz öç almaktan söz etmiyoruz. Biz toplumun cinsel istismardan, tecavüzden arınmasını ve mümkün olduğu kadar cinsel istismarın azalmasını istiyoruz.
İstanbul Tıp Fakültesi'nden Prof. Doğan Şahin ne diyor?
Bizim kültürümüzde son yıllarda başkasının alanına, başkasının bedenine, başkasının haklarına, başkasının yaşama biçimine saygı gösterme miktarında bir azalma var.
Eğer gücünüz varsa, politik olarak, fizik olarak güçlüyseniz başka birinin hayatına müdahale edebilirsiniz. Benim gibi düşünsün, benim gibi yaşasın ya da benim isteğime uysun şeklindeki eğilim son yıllarda çok arttı.
İnsanlar birbirlerine yaşam biçimleri empoze ediyorlar. Onların hayatlarına müdahale ediyorlar. Kaç çocuk yapacaklar, kürtaj yaptıracaklar mı yaptırmayacaklar mı gibi, bir insanın hayati, kendisiyle ilgili tasarruflarına müdahale etmeyi kendisinde hak olarak gören bir zihniyet egemen.
Böyle olunca kimileri cinsellikte de, gücüm varsa yaparım diye düşünüyor. Issız bir yerdeyse, bakıyor kimse de yok, bu kadını ben cinsel olarak kullanabilirim, gücüm de var, niye yapmayayım diyor.
Gücüm varsa niye yapmayayım diyen anlayışta ciddi bir artış var. Sadece tecavüz olaylarının değil, kadınların öldürülmesinin de bununla ilgili olduğunu düşünüyorum. Çünkü mesela kadına "çalışma" diyor; kadın "çalışmak istiyorum" deyince, "o zaman şiddet uygularım" diyor. Kadın "boşanmak istiyorum" diyor; "o zaman öldürürüm" diyor. Bu kültür, kolay değişen birşey değil.
Ve üstelik daha da kötüye gidiyor.